Genel Konferans
İsteğimizi O’nun İsteğiyle Uyumlu Hale Getirmek
Ekim 2024 genel konferansı


İsteğimizi O’nun İsteğiyle Uyumlu Hale Getirmek

Hayatımızda Rab’bin isteğini yerine getirmek, dünyadaki en değerli inciyi, yani cennetin krallığını bulmamızı sağlayacaktır.

Bir keresinde Kurtarıcı, “güzel inciler” arayan bir tüccardan söz etti. Tüccar arayışı sırasında “çok değerli” bir inci buldu. Fakat bu muhteşem inciyi elde edebilmek için, bu adamın bütün mal varlığını satması gerekiyordu ve o da bunu derhal ve sevinçle yaptı.

Bu kısa ve derin düşünülmüş benzetme aracılığıyla Kurtarıcı, cennetin krallığının paha biçilmez bir inciye, gerçekten de her şeyden çok arzu edilmesi gereken en değerli hazineye benzetildiğini güzel bir şekilde öğretti. Tüccarın bu değerli inciyi elde etmek için tüm mal varlığını anında satması, zihnimizi ve arzularımızı Rab’bin isteğiyle uyumlu hale getirmemiz ve Tanrı’nın krallığının sonsuz nimetlerine kavuşmak için ölümlü hayattaki yolculuğumuz sırasında elimizden gelen her şeyi isteyerek yapmamız gerektiğini açıkça gösterir.

Bu büyük ödüle layık olmak için, diğer şeylerin yanı sıra, bütün bencil arayışları bir kenara bırakmak ve bizi Rab’be ve O’nun daha yüksek ve daha kutsal yollarına olan tam bağlılığımızdan alıkoyan her türlü bağdan vazgeçmek için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. Havari Pavlus, bu kutsallaştırıcı arayışlardan “Mesih’in düşüncesine sahip olmak” diye bahseder. İsa Mesih’in örnek gösterdiği gibi, bu, hayatlarımızda “her zaman [Rab’bi] hoşnut eden [şeyleri] yapmak” ya da günümüzde bazı insanların söylediği gibi, “Rab için işe yarayan şeyleri yapmak” anlamına gelir.

Sevindirici haber açısından, “her zaman [Rab’bi] hoşnut eden [şeyleri] yapmak,” isteğimizi O’nun isteğine teslim etmekle ilgilidir. Kurtarıcı, öğrencilerine talimat verirken bu ilkenin önemini dikkatle şöyle öğretti:

“Çünkü kendi isteğimi değil, beni gönderenin isteğini yerine getirmek için gökten indim.

“Beni gönderenin isteği, bana verdiklerinden hiçbirini yitirmemem, son gün hepsini diriltmemdir.

“Çünkü Babam’ın isteği, Oğul’u gören ve O’na iman eden herkesin sonsuz yaşama kavuşmasıdır. Ben de böylelerini son günde dirilteceğim.”

Kurtarıcı, Kendi isteğinin Baba’nın isteğinde yutulmasını isteyerek Baba’ya mükemmel ve ilahi bir teslimiyet düzeyine ulaşmayı başardı. Bir keresinde şöyle dedi, “Beni gönderen benimledir, O beni yalnız bırakmadı. Çünkü ben her zaman O’nu hoşnut edeni yaparım.” Kurtarıcı, Peygamber Joseph Smith’e Kefaret’in ızdırap ve acıları hakkında öğretirken şunları söyledi:

“Çünkü işte, ben Tanrı bu acıları herkes için çektim, öyle ki onlar tövbe ederlerse acı çekmesinler diye; …

“Bu acı, benim, hatta Tanrı’nın, yüceler yücesinin, ağrılardan dolayı titremesine ve her gözeneğinden kan gelmesine ve hem bedenen hem de ruhen acı çekmesine sebep oldu; ve acı kaseyi içmemeyi ve geri çekilmeyi diledim.

“Buna rağmen, yücelik Baba’nın olsun ve ben acı kaseyi içtim ve insanların çocukları için hazırlıklarımı bitirdim.”

Ölümlü hayatta geçirdiğimiz süre boyunca, Cennetteki Baba’nın gerçekte ne bildiğini, sonsuza kadar en iyi olanın ne olduğunu ve O’nun planı dahilinde çocuklar için neyin kesinlikle işe yaradığını kavramak yerine, genellikle bildiğimizi sandığımız, en iyi olduğunu düşündüğümüz ve bizim için işe yaradığını varsaydığımız şeylerle sık sık boğuşuruz. Bu büyük boğuşma, özellikle kutsal yazılarda günümüz için yer alan peygamberlikler göz önüne alındığında, çok karmaşık bir hale gelebilir: “Şunu bil ki, son günlerde … insanlar kendilerini seven, … Tanrı’dan çok eğlenceyi seven, … [kişiler] olacaklar.”

Bu peygamberliğin gerçekleştiğini gösteren işaretlerden biri, dünyada giderek artan ve pek çok kişi tarafından benimsenen, insanların kendilerini tüketme ve sürekli olarak “Ne olursa olsun, doğru olduğunu düşündüğüm şeylere göre yaşıyorum ya da benim için işe yarayan şeyleri yapıyorum” deme eğilimidir. Havari Pavlus’un dediği gibi, “Herkes kendi işini düşünüyor, Mesih İsa’nınkini değil.” Bu düşünce tarzı, bencil arayışlara yönelen, kişisel tercihlere odaklanan ya da Tanrı’nın sevgi dolu planına ve O’nun kendileri için olan isteğiyle çoğu zaman uyuşmayan belirli davranış türlerini haklı çıkarmak isteyenler tarafından genellikle “özgün” olarak gerekçelendirilir. Eğer kalbimizin ve zihnimizin bu düşünce tarzını benimsemesine izin verirsek, Tanrı’nın çocukları için sevgiyle hazırladığı en paha biçilmez inciyi, sonsuz yaşamı elde etme konusunda kendimize ciddi engeller yaratabiliriz.

Her birimizin, kalplerimizi ve zihinlerimizi Mesih İsa’ya odaklamaya çalışarak antlaşma yolunda bireysel bir öğrencilik yolculuğu yaptığımız doğru olsa da, hayatımızda bu tür bir dünyevi felsefeyi benimsemek üzere ayartılmamak için dikkatli ve sürekli uyanık olmamız gerekir. Yaşlı Quentin L. Cook, “içtenlikle Mesih gibi olmak, özgün olmaktan daha da önemli bir hedeftir” dedi.

Sevgili dostlarım, kendi çıkarlarımıza hizmet eden uğraşlarımız yerine Tanrı’nın hayatımızdaki en güçlü etki olmasına izin vermeyi seçtiğimizde, öğrenciliğimizde ilerleme kaydedebilir ve zihnimizi ve yüreğimizi Kurtarıcı’yla birleştirme kapasitemizi artırabiliriz. Öte yandan, Tanrı’nın yolunun hayatımızda galip gelmesine izin vermediğimizde, kendi başımıza kalırız ve Rab’bin ilham verici rehberliği olmadan, yaptığımız ya da yapmadığımız hemen hemen her şeyi haklı çıkarabiliriz. Ayrıca işleri kendi bildiğimiz şekilde yaparak kendimiz için bahaneler üretebilir, aslında “Ben işleri kendi bildiğim gibi yapıyorum” diyebiliriz.

Bir keresinde, Kurtarıcı öğretisini açıklarken, bazı insanlar, özellikle de kendini beğenmiş Ferisiler, O’nun mesajını reddettiler ve soylarının Tanrı’nın gözünde kendilerine özel ayrıcalıklar sağlayacağını ima ederek, İbrahim’in çocukları olduklarını küstahça ilan ettiler. Bu zihniyet onları kendi anlayışlarına bel bağlamaya ve Kurtarıcı’nın öğrettiklerine inanmamaya yöneltti. Ferisilerin İsa’ya verdikleri tepki, küstahça tutumlarının yüreklerinde Kurtarıcı’nın sözlerine ve Tanrı’nın yoluna yer vermediklerinin açık bir kanıtıydı. Bunun üzerine İsa, eğer İbrahim’in gerçek antlaşma çocukları olsalardı, İbrahim’in yaptıklarını yapacaklarını, özellikle de İbrahim’in Tanrısı’nın o anda önlerinde durduğunu ve onlara gerçeği öğrettiğini göz önünde bulundurarak, bilgece ve cesur bir şekilde ilan etti.

Kardeşlerim, gördüğünüz gibi, “hangisi benim işime gelir” ile “her zaman Rab’bi memnun eden şey” arasındaki bu zihin jimnastiği günümüze özgü yeni bir eğilim değildir. Bu, asırları aşan, çoğu zaman kendi gözünde akıllı olanları kör eden, Tanrı’nın birçok çocuğunun kafasını karıştıran ve yoran eski bir zihniyettir. Bu zihniyet aslında düşmanın eski bir hilesidir; Tanrı’nın çocuklarını gerçek ve sadık antlaşma yolundan dikkatlice uzaklaştıran aldatıcı bir yoldur. Genetik, coğrafya, fiziksel ve zihinsel zorluklar gibi kişisel koşullar yolculuğumuzu etkilese de, gerçekten önemli olan şeylerde, Rab’bin hayatımız için hazırladığı modeli takip edip etmeyeceğimize karar verme özgürlüğüne sahip olduğumuz bir iç alan vardır. Gerçekten de, “O, yolu işaretledi ve rehberlik etti ve her noktayı [tanımladı].”

Mesih’in öğrencileri olarak, O’nun ölümlü hayattaki hizmeti sırasında bizim için işaretlediği yolda yürümeyi isteriz. Sadece O’nun isteğini ve O’nu hoşnut edecek her şeyi yapmayı istemekle kalmaz, aynı zamanda O’na benzemeye çalışırız. Yaptığımız her antlaşmaya sadık kalmaya ve “Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle” yaşamaya gayret ettiğimizde, dünyanın günahlarının ve hatalarının, bizi bu en değerli incilerden uzaklaştıracak felsefe ve öğreti hatalarının kurbanı olmaktan korunacağız.

Tanrı’ya böylesi bir ruhsal teslimiyetin, Rab’bin gözünde hoşa giden ve O’nun için işe yarayan şeyleri yapmayı seçen Mesih’in sadık öğrencilerinin hayatlarını nasıl etkilediğine dair kişisel olarak ilham aldım. Göreve gitme konusunda kararsız olan, fakat Kilise’nin kıdemli bir liderinin kendi kişisel tanıklığını ve bir görevli olarak hizmet etme konusundaki kutsal deneyimini paylaşmasını dinlediğinde gidip Rab’be hizmet etmek için ilham aldığını hisseden genç bir bey tanıyorum.

Şu anda görevini bitirip dönmüş olan bu genç bey, kendi sözleriyle şunları söyledi: “Kurtarıcı İsa Mesih’in bir Havarisi’nin tanıklığını dinlerken, Tanrı’nın bana olan sevgisini hissedebildim ve bu sevgiyi başkalarıyla paylaşmak istedim. O anda korkularıma, şüphelerime ve endişelerime rağmen bir görevde hizmet etmem gerektiğini anladım. Tanrı’nın çocukları için verdiği nimetlere ve vaatlere tamamen güveniyordum. Bugün yeni bir insanım. Bu sevindirici haberin doğru olduğuna ve İsa Mesih’in Kilisesi’nin yeryüzüne iade edildiğine dair bir tanıklığım var.” Bu genç bey Rab’bin yolunu seçti ve her yönüyle gerçek bir örnek öğrenci oldu.

Sadık bir genç kadın, çalıştığı moda şirketinin iş bölümüne uyum sağlaması için uygunsuz giyinmesi istendiğinde standartlarından ödün vermemeye karar verdi. Bedeninin Cennetteki Babamız’dan gelen kutsal bir armağan ve Ruh’un yaşayabileceği bir yer olduğunu anlayarak, dünyanınkinden daha yüksek bir standartta yaşamaya yöneldi. Sadece İsa Mesih’in sevindirici haberinin hakikatine göre yaşadığını görenlerin güvenini kazanmakla kalmadı, aynı zamanda bir an için tehlikeye giren işini de korudu. Dünya için işe yarayan şeylerden ziyade, Rab’bin gözünde hoş olanı yapmaya istekli olması, zor seçimler karşısında ona antlaşma güveni verdi.

Kardeşlerim, günlük yolculuğumuzda sürekli olarak benzer kararlarla karşı karşıya kalırız. Hayatımızda kendimizi Tanrı’ya teslim etme yeteneğimizi engelleyebilecek ve nihayetinde kendi yolumuz yerine O’nun yolunu benimsemeye karar vermemizi engelleyebilecek beden zayıflıklarının varlığını kabul etmek için durup dürüst ve uysal bir iç gözlem yapmak cesur ve istekli bir yürek gerektirir. Öğrenciliğimizin en büyük sınavı, eski benliğimizi terk edip, O’nun isteğinin bizim isteğimiz olması için yüreğimizi ve tüm ruhumuzu Tanrı’ya teslim etmeye istekli olmamızdır.

Ölümlü hayatın en görkemli zamanlarından biri, her zaman “Rab için işe yarayan ve Rab’bi hoşnut eden” ve “bizim için işe yarayan” şeyleri yapmanın bir olması ve aynı şey haline gelmesiyle gelen sevinci keşfettiğimiz zamandır! Rab’bin isteğini kararlılıkla ve sorgulamaksızın kendi isteğimiz haline getirmek görkemli ve kahramanca bir öğrencilik gerektirir! Bu yüce anda, kendimizi Rab’be adanmış oluruz ve isteğimizi tamamen O’na teslim ederiz. Böyle bir ruhsal teslimiyet, tabiri caizse, güzel, güçlü ve dönüştürücüdür.

Tanıklık ederim ki, hayatımızda Rab’bin isteğini izlemek, dünyadaki en değerli inciyi, yani cennetin krallığını bulmamızı sağlayacaktır. Her birimizin, zamanı geldiğinde, bir antlaşma güveniyle Cennetteki Babamız’a ve Kurtarıcımız İsa Mesih’e “Senin için işe yarayan benim için de işe yarar” diyebilmemiz için dua ediyorum. Bu şeyleri, Kurtarıcı İsa Mesih’in kutsal adıyla söylüyorum, amin.