Genel Konferans
Manevi Sorulara Cevap Aramak
Ekim 2024 genel konferansı


12:27

Manevi Sorulara Cevap Aramak

Sevindirici haberle ilgili içten sorularımız Cennetteki Baba ve İsa Mesih’e bizim gelişmemize yardımcı olacak fırsatlar sağlayabilir.

Biliyorum bu şaşırtıcı gelebilir ama bize okulda güneş sistemimizde dokuz gezegen olduğunun öğretildiği zamanları hatırlayacak kadar yaşlıyım. Bu gezegenlerden biri olan Plüton’a adı, 1930 yılında keşfedilmesinin ardından İngiltere’nin Oxford kentinde yaşayan 11 yaşındaki Venetia Burney tarafından verildi. 1992 yılına kadar Plüton’un güneş sistemimizdeki en uzak nesne olduğuna inanılıyordu. Bu süre zarfında, sınıflarda ve bilim fuarlarında gezegen komşuluğumuzu temsil eden çocukluğumuzun kağıt maketlerini bulmak yaygındı; her biri, Plüton’un bilinen sınırdaki konumunu gösteriyordu. Pek çok bilim insanı, bu sınırın ötesinde dış güneş sisteminin boş uzaydan oluştuğuna inanıyorlardı.

Bununla birlikte, gökbilimcilerin düzenli olarak takip ettiği belirli bir kuyruklu yıldız türünün kökenine ilişkin bilim camiasında süregelen bir soru vardı. Ve bu soru, güneş sistemimizin başka bir uzak bölgesinin keşfine kadar onlarca yıl boyunca sorulmaya devam etti. Bilim insanları, sahip oldukları sınırlı bilgiyle, aradan geçen on yılları daha fazla çalışma ve keşfe olanak tanıyan önemli teknolojik ilerlemeler üretmek için kullandılar. Nihai buluşları gezegenler bölgemizi yeniden yapılandırdı ve Plüton’un uzayın bu yeni bölgesinde yeni bir yer bulmasıyla ve güneş sistemimizin sekiz gezegenden oluşmasıyla sonuçlandı.

Plüton’u yakından keşfetmekle görevli New Horizons (Yeni Ufuklar) uzay misyonunun baş araştırmacısı ve önde gelen gezegen bilimcilerinden biri bu deneyim hakkında şunları söyledi: “Güneş sistemimizin coğrafyasını anladığımızı sanıyorduk. Anlamamışız. Güneş sistemimizdeki gezegenlerin popülasyonunu anladığımızı sanıyorduk. Ve yanılmışız.”

Uzay araştırmaları tarihinin bu dönemiyle ilgili olarak benim için çarpıcı olan şey, bilimsel ufukları genişletmeye yönelik metaforik arayış ile Tanrı’nın çocukları olarak bizlerin manevi sorularımıza cevap aramak için çıktığımız yolculuk arasındaki bazı paralellikler ve temel farklılıklardır. Özellikle de manevi anlayışımızın sınırlarına nasıl cevap verebileceğimiz ve kendimizi kişisel gelişimin bir sonraki aşamasına nasıl hazırlayabileceğimiz ve yardım için nereye başvurabileceğimizdir.

Satır Üstüne Satır

Soru sormak ve anlam aramak ölümlü deneyimimizin doğal ve normal bir parçasıdır. Bazen tam cevaplara kolayca ulaşamamak bizi anlayışımızın sınırına getirebilir ve bu sınırlamalar sinir bozucu veya bunaltıcı gelebilir. Olağanüstü bir şekilde, Cennetteki Baba’nın hepimiz için olan mutluluk planı, sınırlarımıza rağmen ilerlememize ve her şey hakkında tam bir bilgiye sahip olmasak bile kendi başımıza başaramayacağımız şeyleri başarmamıza yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır. Tanrı’nın planı, insanlığımızın sınırlarına karşı merhametlidir, İyi Çobanımız olması için bize Kurtarıcımız İsa Mesih’i sağlar ve O’nu seçmek üzere irademizi kullanmamız için bize ilham verir.

Yaşlı Dieter F. Uchtdorf “soru sormanın bir zayıflık işareti olmadığını,” aksine “gelişimin bir habercisi olduğunu” öğretmiştir. Gerçeği arayanlar olarak kişisel çabalarımıza doğrudan seslenen peygamberimiz Başkan Russell M. Nelson, “derin bir arzuya” sahip olmamız ve “[İsa] Mesih’e iman ederek, samimi bir yürek [ve] gerçek bir niyetle istememiz” gerektiğini öğretmiştir. O ayrıca “gerçek niyetin” kişinin verilen ilahi yönlendirmeyi takip etmeye gerçekten niyetli olduğu anlamına geldiğini öğretmiştir.”

Bilgelikte gelişmeye yönelik kişisel çabamız, bizi karmaşık veya farklı sorularımızı sebep-sonuç merceğinden incelemeye, kalıpları arayıp tanımaya ve ardından anlayışımıza şekil vermek ve bilgideki algılanan boşlukları dolduracak anlatıları oluşturmaya yönlendirebilir. Bununla birlikte, manevi bilgi arayışımızı düşündüğümüzde, bu düşünceli süreçler zaman zaman yardımcı olabilir, ancak Cennetteki Baba ve Kurtarıcımız İsa Mesih, Onlar’ın sevindirici haberi, Onlar’ın Kilisesi ve Onlar’ın hepimiz için olan planları ile ilgili şeyleri ayırt etmeye çalışırken kendi başlarına eksik kalabilir.

Tanrı Baba ve Oğlu’nun bilgeliklerini bize aktarma yolu, hayatımızda İsa Mesih’i merkez alarak ve Onlar’ın cevaplarını ve Onlar’ın amacını sadık bir şekilde ararken, Kutsal Ruh’un gücünü kişisel öğretmenimiz olarak davet etmeye öncelik verir. Bizi, kutsal yazıları çalışarak geçirdiğimiz özverili zaman aracılığıyla gerçeği keşfetmeye ve günümüz peygamberleri ve havarileri tarafından aktarılan, günümüz ve zamanımız için vahiy edilmiş gerçeği aramaya davet ederler. Onlar bizden, Rab’bin evinde düzenli olarak ibadet ederek zaman geçirmemizi ve “göklerden gelen bilgilere erişmek için” diz çöküp dua etmemizi rica ederler. İsa’nın Dağdaki Vaazını dinlemek üzere orada bulunanlara verdiği söz, O’nun yeryüzündeki hizmeti sırasında olduğu gibi, günümüzde de bizim için geçerlidir: “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır.” Kurtarıcımız şu güvenceyi verir ki, “göklerdeki Babanız kendisinden dileyenlere güzel armağanlar [verir].”

Rab’bin öğretme yöntemi “satır üzerine satır, emir üzerine emir” şeklindedir. Mevcut anlayış çizgimiz ile henüz verilmemiş olan bir sonraki anlayış çizgisi arasındaki boşlukta “Rab’bi [umutla beklememiz]” gerekebilir. Bu kutsal boşluk, en büyük ruhsal olgunlaşmamızın gerçekleşebileceği bir yer olabilir; burada ciddi arayışımızı “sabırla göğüsleyebiliriz” ve antlaşma yoluyla Tanrı’ya verdiğimiz kutsal sözleri tutmaya devam etmek için gücümüzü yenileyebiliriz.

Cennetteki Baba ve İsa Mesih’le olan antlaşma ilişkimiz, Tanrı’nın krallığındaki geçerli olan vatandaşlığımıza işaret eder. Ve buradaki ikametimiz, yaşamımızı ilahi ilkelerle uyumlu hale getirmeyi ve ruhsal olarak büyümek için çaba göstermeyi gerektirir.

İtaat

Mormon Kitabı boyunca öğretilen önemli bir ilke, Tanrı’nın çocukları itaat sergilemeyi ve antlaşmalarını yerine getirmeyi seçtiklerinde, sürekli ruhsal rehberlik ve yönlendirme aldıklarıdır. Rab bize gösterdiğimiz itaat ve çalışkanlık sayesinde bilgi ve zeka kazanabileceğimizi söylemiştir. Tanrı’nın yasaları ve emirleri yaşamımızda bir engel olarak değil, kişisel vahiy ve ruhsal eğitim için güçlü bir geçit olarak tasarlanmıştır. Başkan Nelson, “Tanrı’dan gelen vahiyin her zaman O’nun ebedi yasasıyla uyumlu olduğu” ve ayrıca “O’nun öğretisiyle asla çelişmediği” şeklindeki çok önemli gerçeği öğretmiştir. Tanrı’nın hikmeti hakkında tam bir bilgiye sahip olmamanıza rağmen O’nun emirlerine istekle itaat etmeniz,sizi O’nun peygamberlerinin arasına yerleştirir. Musa 5, bize Adem ile Rab’bin bir meleği arasındaki özel bir etkileşimi öğretir.

Rab, Adem ve Havva’ya “Tanrıları Rab’be ibadet etmeleri gerektiğine ve sürülerinden ilk doğan hayvanları Rab’be adak olarak sunmaları gerektiğine dair emirler” verdikten sonra kutsal yazı der ki, “Adem Rab’bin emirlerine itaat etti.” Ve şöyle okumaya devam ediyoruz, “Günler sonra Rab’bin meleği Adem’e görünerek şöyle dedi: Neden Rab’be kurbanlar sunuyorsun? Ve Adem ona şöyle dedi: Bilmiyorum, ancak Rab bana emretti.

Adem’in itaatkarlığı onun kavramasından önce gerçekleşmiş ve onu İsa Mesih’in Kefareti’nin bu kutsal sembolüne katıldığına dair kutsal bilgiyi almaya hazırlamıştır. Bizim alçakgönüllü itaatimiz de aynı şekilde Tanrı’nın yollarını ve O’nun her birimiz için olan ilahi amacını ruhsal olarak anlamamızın yollarını döşeyecektir. İtaatimizin derecesini yükseltmek bizi Kurtarıcımız İsa Mesih’e yaklaştırır, çünkü O’nun yasalarına ve emirlerine itaat etmek etkili bir şekilde O’na elimizi uzatmaktır.

Buna ek olarak, sevindirici haber ilkelerine ve kutsal antlaşmalara sadık bağlılığımız sayesinde zaten miras aldığımız bilgi ve bilgeliğe sadakatimiz, Kutsal Ruh’tan gelen mesajları almaya ve bunların kahyaları olmaya hazır olmamız için çok önemli bir hazırlıktır.

Cennetteki Baba ve İsa Mesih bütün gerçeğin kaynağıdırlar ve bilgeliklerini cömertçe paylaşırlar. Ayrıca, Tanrı’dan bağımsız hiçbir kişisel bilgiye sahip olmadığımızı anlamak kime başvuracağımızı ve öncelikli güvenimizi nerede yoğunlaştırmamız gerektiğini bilmemize yardımcı olabilir.

Derin Güven

Peygamber Elişa tarafından cüzzamdan iyileştirilen askeri lider Naaman’ın Eski Antlaşma’daki hikayesi benim özellikle sevdiğim bir hikayedir. Bu hikaye, “küçük bir kızın” sağlam imanının bir adamın hayatının akışını nasıl değiştirdiğini ve tüm inananlar için Tanrı’nın merhametinin, O’na ve peygamberine güvenenlere nasıl nasıl ulaştığını göstermektedir. Her ne kadar ismi bilinmese de, bu genç kız da bizim kavrayışımızı geliştirmemize yardımcı olmuştur. Ve Naaman’ın onun tanıklığına olan inancı, şifa dileğini Tanrı’nın seçilmiş hizmetkarına götürmesi için ona ilham vermiştir.

Peygamber Elişa’nın Erden Irmağı’nda yıkanması yönündeki talimatına Naaman’ın tepkisi ilk başta şüpheci ve öfkeliydi. Ancak peygamberin öğüdüne itaat etmesi için yapılan davet, iyileşmesine ve Tanrı’nın gerçek olduğunu çarpıcı bir şekilde anlamasına yol açtı.

Manevi dileklerimizin bazılarının makul ölçüde fark edilebilir cevapları olduğunu ve bizim için önemli bir rahatsızlık yaratmayabileceğini görebiliriz. Veya Naaman gibi, başka ihtiyaçların daha zorlu olduğunu ve içimizde zor ve karmaşık duygular yaratabileceğini fark edebiliriz. Veya astronomların güneş sistemimiz hakkındaki ilk sonuçlarının tanımına benzer şekilde, manevi gerçek arayışımızda, yalnızca kendi sınırlı anlayışımıza güvenirsek doğruluğu daha az olan yorumlara ulaşabiliriz; bunun üzücü ve istenmeyen bir sonucu ise bizi antlaşma yolundan uzaklaştırabilmesidir. Ve dahası, “bütün kudrete” ve “hikmete ve anlayışa” sahip olan, merhametiyle “her şeyi anlayan” Tanrı, O’nun adına olan inancımız aracılığıyla aydınlanmayı sağlayana kadar bazı sorular devam edebilir.

Naaman’ın hikayesindeki önemli bir uyarı, Tanrı’nın yasalarına ve emirlerine itaat etmeye direnmenin gelişimimizin süresini uzatabileceği veya geciktirebileceğidir. Usta Şifacımız olarak İsa Mesih bizim yanımızda olduğu için kutsanmış durumdayız. Tanrı’nın yasalarına ve emirlerine olan itaatimiz, Kurtarıcımız’ın bizim için öngördüğü iyileştirme planına uygun olarak, ihtiyacımız olduğunu bildiği anlayışı ve şifayı sağlamasının yolunu açabilir.

Yaşlı Richard G. Scott şöyle öğretmiştir: “Bu yaşam derin bir güven deneyimidir ki bu, İsa Mesih’e güvenmektir, O’nun öğretilerine güvenmektir, Kutsal Ruh’un rehberliğinde şu an mutlu olmak için ve anlam dolu, son derece mutlu bir ebedi varoluş için bu öğretilere itaat etme kapasitemize güvenmektir. Güvenmek, sonunu en başından bilmeden istekle itaat etmek demektir (bkz. Süleyman’ın Özdeyişleri 3:5–7). Meyve verebilmek için Rab’be olan güveniniz, kendi kişisel duygularınıza ve deneyimlerinize olan güveninizden daha güçlü ve kalıcı olmalıdır.”

Yaşlı Scott şöyle devam etti: “İman etmek, Rab’bin sizinle ne yaptığını bildiğine ve bunu nasıl yapabileceğini anlayamasanız bile sonsuz iyiliğiniz için O’nun bunu başarabileceğine güvenmektir.”

Kapanış Tanıklığı

Sevgili dostlarım, sevindirici haberle ilgili içten sorularımız Cennetteki Baba ve İsa Mesih’e bizim gelişmemize yardımcı olacak fırsatlar sağlayabileceğine tanıklık ederim. Kendi geçmiş ve şimdiki manevi sorularıma Rab’den yanıt aramak için gösterdiğim kişisel çabam, O’na itaat ederek şu anda sahip olduğum manevi bilgiye sadakat göstermek için kendi anlayışımın ve Tanrı’nın anlayışının çizgileri arasındaki mesafeyi kullanmamı sağladı.

Cennetteki Baba’ya ve O’nun gönderdiği peygamberlere güvenmenin ruhsal olarak yükselmenize ve Tanrı’nın geniş ufkuna doğru ilerlemenize yardımcı olacağına tanıklık ediyorum. Bakış açınız değişecek, çünkü siz değişeceksiniz. Tanrı biliyor ki ne kadar yükseğe çıkarsanız o kadar uzağı görebilirsiniz. Kurtarıcımız sizi bu tırmanışı yapmaya davet ediyor. İsa Mesih’in adıyla, amin.