Birinci Başkanlık Mesajı, Ekim 2013
Kurtarma Sorumluluğumuz
Son Zaman Azizleri için, Kilise’nin etkinlik yolundan şu ya da bu şekilde ayrılmış olan kardeşlerimizi kurtarma gerekliliği sonsuz bir önem taşır. Sevindirici haberi bir zamanlar kucaklamış böyle insanlar tanıyor muyuz? Eğer tanıyorsak, onları kurtarmak için bize düşen sorumluluk nedir?
Yaşlı, dul ve hasta insanların arasında kaybolmuş olanları düşünün. Hepsi çoğu zaman yalnızlık olarak adlandırılan tecrit edilmenin kuru ve ıssız çölünde bulunurlar. Gençlik gittiğinde, sağlık düşüşe geçtiğinde, güç azaldığında, umut ışığı her zamankinden daha loş bir şekilde titrediğinde, yardım eden eller ve merhametli kalpler imdatlarına yetişebilir ve onları destekleyebilir.
Elbette kurtarılmaya ihtiyacı olan insanlar vardır. Bazıları günahla mücadele ederken diğerleri korkuyla ya da ilgisizlikle ya da cehaletle başıboş dolanırlar. Hangi sebeple olursa olsun kendilerini Kilise’deki etkinliklerden dışlamışlardır. Ve bizim içimizde -Kilise’nin aktif üyelerinde- kurtarma ve koruma isteği uyanmadıkça bu insanlar neredeyse tamamen kaybolmuş olarak kalacaklardır.
Yol Gösterecek Birisi
Bir süre önce Kilise’yi bırakan bir kişi tarafından yazılmış bir mektup aldım. Üyelerimizden pek çoğunun tipik bir örneğiydi. Kilise’de nasıl durgun hale geldiğini anlattıktan sonra şunu yazmıştı:
“Pek çok şeyim vardı, şimdiyse çok az şeyim var. Mutsuzum ve şimdi her şeyde başarısızmışım gibi hissediyorum. Sevindirici haber hayatımdan çıkmasına rağmen, kalbimden hiç çıkmadı. Sizden dualarınızı diliyorum.
“Lütfen buradaki, dışarıda olan, bizleri -kaybolmuş Son Zaman Azizlerini- unutmayın. Kilise’nin nerede olduğunu biliyorum fakat sanırım bazen başka birisinin bana yol göstermesine, beni teşvik etmesine, korkumu benden almasına ve bana tanıklığını bildirmesine ihtiyaç duyuyorum.”
Bu mektubu okurken Londra, İngiltere’deki, dünyanın en büyük sanat galerilerinden biri olan ünlü Victoria ve Albert Müzesi’ne olan ziyaretimi hatırladım. Orada, Joseph Mallord William Turner tarafından 1831 yılında resmedilmiş ve zarifçe çerçevelenmiş bir şaheser vardır. Resim, tehlikenin ve ölümün habercisi olan yoğun kara bulutları ve şiddetli çalkantılı bir denizi gösteriyor. Denizde mahsur kalmış bir tekneden gelen ışık uzaktan parlıyor. Ön planda büyük bir cankurtaran sandalı köpüklü suların getirdiği dalgalarla havaya kalkıyor. Cankurtaran sandalı fırtınanın içinde kaybolurken adamlar büyük bir güçle kürekleri çekiyor. Kıyıda bir kadın ve iki çocuk yağmurdan ıslanmış ve rüzgar tarafından kamçılanmış bir halde duruyor. Denize doğru endişeli bir şekilde bakıyorlar. Zihnimde bu resmin adını kısalttım. Benim için bu resmin adı, Kurtarmaya Gitmek1 oldu.
Hayatın zorlukları arasında tehlikeler pusuda beklemektedir. Erkekler ve kadınlar, delikanlılar ve kızlar kendilerini çıkmaza düşmüş ve yıkımla karşı karşıya kalmış bir şekilde bulabilirler. Evin ve ailenin rahatını geride bırakıp kurtarmaya gitmek için, kim cankurtaran sandallarına kılavuzluk edecektir?
Görevimiz üstesinden gelinemez değildir. Biz Rab’bin işindeyiz; O’ndan yardım alma hakkına sahibiz.
Öğretmen, hizmeti sırasında, Galile’deki balıkçılara, “Sizleri insan tutan balıkçılar yapacağım”2 diyerek ağlarını bırakmalarını ve O’nu takip etmelerini söyledi. Dilerim ki hepimiz bu balıkçı erkeklerin ve kadınların ordusuna katılabiliriz, böylece elimizden gelen her türlü yardımı gösterebiliriz.
Bizim görevimiz etkin üyeliğin getirdiği güvenlikten uzaklaşanlara yardım etmek için elimizi uzatmaktır ki bu kişiler Rab’bin sözleriyle kurulmuş ziyafet masasına, O’nun Ruhu’nun yoldaşlığının keyfini yaşamaları için ve “artık yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve Tanrı’nın ev halkı”3 olmaları için getirilebilsin.
Sevgi İlkesi
Etkinliğe dönmeyi sağlayan ve davranışlardaki, alışkanlıklardaki ve eylemlerdeki değişikliği büyük ölçüde açıklayan iki temel sebebi buldum. Birinci olarak, bu insanlar kendilerine ebedi imkanlarını gösteren ve bu şeyleri başarmaya karar vermeleri için onlara yardım eden kişiler sayesinde geri dönerler. Az aktif olanlar ulaşabilecekleri mükemmelliği gördüklerinde sıradan geçirdikleri hayatları ile uzun bir süre mutlu olamayacaklarını anlarlar.
İkinci olarak başkaları, sevdikleri insanlar ya da “kutsallarla birlikte olan yurttaşlar” Kurtarıcı’nın öğütlerine uydukları, komşularını kendileri gibi sevdikleri 4 ve diğer insanlara rüyalarını gerçekleştirmelerinde ve isteklerini gerçeğe dönüştürmekte yardım ettikleri için geri dönerler.
Bu süreçteki sevgi ilkesi katalizör olmuştur ve olmaya devam edecektir.
Turner’ın tablosundaki fırtınalı denizde kaybolan bu kişiler, tam manasıyla, cankurtaran sandallarına kılavuzluk eden kişiler tarafından kurtarılmayı bekleyen az aktif olan üyelerimizin çoğu gibidir. Kalpleri yardımı arzular. Anneler ve babalar, oğulları ve kızları için dua ederler. Kadınlar, kocalarına ulaşılabilmesi için dua ederler. Bazen çocuklar ebeveynleri için dua ederler.
Benim duam, az aktif olanlara yardım etmeyi arzulamamız ve onları İsa Mesih’in sevindirici haberinin sevincine geri getirmemiz üzerinedir ki onlar sunulan bu tam paydaşlığa bizimle beraber katılabilsinler.
Etrafımızdaki kaybolmuş insanları kurtarmak için onlara ellerimizi uzatmalıyız: Yaşlılara, dullara, hastalara, engelli kişilere, az aktif olan ve emirleri yerine getirmeyenlere. Onlara yardım eden elleri ve merhameti iyi bilen kalpleri sunmalıyız. Bunu yaparak onların kalbine sevinci kazandıracağız ve başkalarına ebedi hayata giden yolda yardım etmekle bize gelen büyük bir memnuniyeti tadacağız.
Telif Hakkı © 2013 Intellectual Reserve, Inc. Her hakkı saklıdır. Almanya’da basılmıştır. İngilizce onayı: 6/13. Tercüme onayı: 6/13. First Presidency Message, October 2013 sayısının tercümesidir. Turkish. 10670 186