Alan Liderlik Mesajı
İlk İki Emir
Almasını bilene daha fazlasını veririm
Yıllar önce Fransa’da tam zamanlı bir görevli olarak hizmet ederken, arkadaşım ve ben nazik ve sadık bir Mesihçi hanımın evine davet edildik. Hoş bir sohbet sırasında, toplumda inancın azalmasıyla ilgili endişelerini dile getirdi. Ona göre, “tövbe” veya “itaat” gibi bazı dini terimler bu gerilemeye katkıda bulunuyordu. “İnsanlar bu sözlerden korkuyor” diye ısrar etti, “ve dinden uzaklaşıyorlar.”
O zamandan beri sevindirici haberle ilgili konuşmalarımızda kullandığımız kelimeler üzerine sık sık düşünüyorum. Genel olarak toplumun sevindirici haberle ilgili bazı terimlere olumsuz bakabileceği doğru olsa da, kelimelerin derin bir anlam ve güce sahip olabileceği de bir gerçektir. Kutsal yazılar üzerinde çalışıldığında, Rab’bin seçtiği kelimeler konusunda son derece bilinçli olduğu görülür. Bunların anlamını anlamak için zaman ayırdığımızda, O’nun mesajını ve amaçlarını daha derinden anlamaya başlarız.
İtaat, güven ve sevgiyle ilgilidir
Derin bir anlam ve güce sahip olan bu kelimelerden biri de “itaat” kelimesidir. İtaat yasası Adem ve Havva’ya düşüşlerinden sonra verilmiştir. Yasa, Kurtarıcı’nın kurtarıcı gücüne erişmenin ilk adımıydı. Dünyanın düşündüğünün aksine, itaat kısıtlamayla ilgili değildir, daha çok Tanrı’ya ve O’nun öğütlerine güvenmeyi öğrenmekle ilgilidir: “ne mutlu emirlerime kulak verip öğütlerimi durup da dinleyenlere, çünkü onlar bilgelik nedir öğrenecekler. Çünkü almasını bilene daha fazlasını veririm”. Rab’be güvenmeyi öğrendikçe, O’nunla kişisel bir ilişki geliştirmeye ve kutsamalarının muhteşem etkilerini tecrübe etmeye başlarız. O’na duyulan güven sevgi doğurur ve sevgi de güveni beslemeye devam eder. O’nun sesine itaat ettikçe sevgimiz derinleşir ve O’nunla ilişkimiz sağlam ve sevinçli hale gelir.
Bir yürek değişimi
Ferisilere ilk iki büyük emir olan Tanrı’yı ve komşumuzu sevmeyi öğretmeden önce, Kurtarıcı’nın Kral’ın oğlunun evliliği benzetmesini öğretmesini ve “çünkü çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır” diyerek bitirmesini ilginç buluyorum. Modern vahiyde Rab, “…neden seçilmemiştir?” diye öğretirken bu ifadeye daha fazla açıklama ekler. Çünkü onların yürekleri bu dünyaya ait şeylere o kadar bağlıdır ki ve onlar insanların şereflerine göz dikerler…”. Rab’be itaat edip O’na güvenmeyi ve O’nu sevmeyi öğrendikçe, yüreğimiz yavaş yavaş değişir ve arzularımızın odağı O’nunla olan antlaşma ilişkimize doğru kayar. İtaati öğrenme sürecinde, gerçekten önemli olan iyi şeylere değer vermeyi ve onları önemsemeyi de öğreniriz.
Daha az benmerkezci olmak
Odağımız değiştikçe, ben merkezci olma yönündeki doğal eğilimimizi de yavaş yavaş azaltırız. İtaat yasası asla kuklalar yaratmayı amaçlamamıştır, aksine seçimle güvenen ve Rab’bi ve başkalarını sevmeyi seçen öğrenciler geliştirmeyi amaçlamıştır. Cennetteki Babamız mükemmeldir, çünkü O’nun yüreği değişmiştir. Tanrı, sürekli olarak iyiyi seçtiği için Tanrı’dır; O’nun yüreği artık hiçbir kötü arzu barındırmaz, sürekli olarak sevmeyi ve bizim için en iyi olanı yapmayı seçer. Yaşlı Jeffrey R. Holland’ın sözleriyle “tüm sonsuzluğun ilk büyük emri Tanrı’yı tüm kalbimizle, gücümüzle, aklımızla ve kuvvetimizle sevmektir, bu ilk büyük emirdir. Fakat sonsuzluğun ilk büyük gerçeği, Tanrı’nın bizi tüm kalbi, kudreti, aklı ve gücüyle sevdiğidir. Bu sevgi sonsuzluğun temel taşıdır ve günlük hayatımızın da temel taşı olmalıdır”.
Rab’bin sesine itaat ederek, O’na güvenme ve O’nu sevme gücünü bulalım. O zaman yüreklerimiz değişecek ve O’nunla kişisel bir ilişkiye sahip olmaktan kaynaklanan derin sevinci yaşayacağız.