2011
Kardeş, Ben Sözümün Eriyim
Temmuz 2011


Birinci Başkanlık Mesajı, Temmuz 2011

Kardeş, Ben Sözümün Eriyim

İki genç kardeş masmavi bir gölün temiz sularına bakan kayalıkların üzerinde duruyorlardı. Burası popüler bir dalış noktasıydı ve bu iki kardeş sık sık buradan atlamayı düşünmüşlerdi—başkalarının buradan atladıklarını görmüşlerdi.

Her ikisi de atlamak istiyordu, ama ikisi de ilkönce atlamaya cesaret edemiyordu. Kayalıklar o kadar yüksekte değildi, ama birazcık öne eğildikleri an sanki yükseklik biraz daha artıyordu—cesaretlerini çabucak kaybediyorlardı.

En sonunda, kardeşlerden biri bir ayağını kayalıkların kenarına kadar getirdi ve kararlı bir şekilde ilerledi. O anda kardeşi, “İstersen, gelecek yazı bekleyelim” diye fısıldadı.

Birinci kardeşin hareket gücü, her nasılsa, kendisini halen öne doğru itiyordu. “Kardeş” diye yanıt verdi, “Ben sözümün eriyim!”

Suya daldı ve sudan hızla çıkarak bir zafer çığlığı attı. İkinci kardeş de hemen atladı. Daha sonra, ikisi de birinci çocuğun suya atlamadan önce söylediği son sözlere güldü: “Kardeş, ben sözümün eriyim.”

Sözümüzün eri olmak birazcık suya atlamaya benzer. Ya bunu yaparsınız ya da yapmazsınız. Ya öne doğru gidersiniz ya da hareket etmeden durursunuz. Bunun ortası yoktur. Hepimiz hayatımızı değiştiren kararlar almak zorundayız. Kilise’nin üyeleri olarak, kendi kendimize, “Suya atlayacak mıyım, yoksa sadece suyun kenarında mı duracağım? İleri adım atacak mıyım, yoksa ayağımla sadece suyun sıcaklığını mı kontrol edeceğim?” diye sormalıyız.

Bazı günahları hata yaptığımızda işlemiş oluruz; başka günahları da hiçbir şey yapmadığımızda işlemiş oluruz. Sevindirici habere bir derecede bağlı olmak bizi hayal kırıklığına, mutsuzluğa ve suçluluk duygusuna sürükleyecektir. Bunun bizle ilgisi yoktur, çünkü biz Tanrı’nın antlaşmalı halkıyız. Vaftiz olduğumuzda ve Rab’bin evine girdiğimizde Rab ile antlaşmalar yaparız. Erkekler rahipliğe atandıklarında Rab ile antlaşmalar yaparlar. Hiçbir şey Rab’be verdiğimiz bir sözü tutmaktan daha önemli olamaz. Rahel ve Lea’nın Eski Antlaşma kitabında Yakup’a verdikleri yanıtı hatırlayalım. Açık ve basit bir yanıttı, ama onların Tanrı’ya olan bağlılıklarını gösterdi: “Tanrı sana ne dediyse öyle yap.” (Yaratılış 31:16).

Tanrı’ya biraz bağlı olanlar, tanıklık, sevinç ve huzur nimetlerinin sadece birazını almayı ümit edebilirler. Göklerdeki pencereler onlar için sadece birazcık açık olabilir. “Ben kendimi şimdi yüzde 50 bu işe adayacağım, ama İkinci Geliş’te Mesih göründüğünde, kendimi yüzde 100 adayacağım” diye düşünmek biraz saçma değil midir?

Tanrı ile olan antlaşmalarımıza bağlılık bizim değişimimizin bir meyvesidir. Kurtarıcımıza ve O’nun Kilisesi’ne olan bağlılık bizim karakterimizi geliştirir ve ruhumuzu güçlendirir ki Mesih ile karşılaştığımızda, O bizi kucaklayıp, “Aferin, iyi ve güvenilir köle [hizmetkar]” diyecektir (Matta 25:21).

Niyet ve eylem arasında bir fark vardır. Kendilerini sadece niyetlenmeye adayanlar attıkları her adımda bir mazeret bulabilirler. Ama gerçekten bağlı olanlar çektikleri zorluklara kesin katlanırlar ve kendi kendilerine, “Evet, sonraya bırakmak için iyi bir sebep var, ama ben Tanrı ile antlaşmalar yaptım, bu yüzden verdiğim sözlere bağlı kalacağım” derler. Kutsal yazıları araştırırlar ve içtenlikle Cennetteki Baba’larının kendilerine yol göstermesini isterler. Kilise görev çağrılarını kabul ederler ve bu görevleri en iyi şekilde yerine getirirler. Toplantılarına katılırlar. Ev ve ziyaretçi öğretmenlik görevlerini yaparlar

Bir Alman atasözü şöyle der, “Verilen sözler dolunaya benzer. O sözler hemen tutulmazsa, pırıltısı her gün daha da azalır.” İsa Mesih’in Son Zaman Azizler Kilisesi’nin üyeleri olarak, bizler öğrencilik yolunda yürümeye kararlıyız. Kurtarıcımızı örnek alacağımıza söz verdik. Düşünün, Rab’bin Kilisesi’nin üyelerinin hepsi gerçek potansiyellerine uygun bir şekilde yaşasaydı—ruhlarının derinliklerinde doğruları bulup Tanrı’nın krallığını kurmaya bağlı olsalardı—, dünya durmadan nasıl daha bereketli ve değişmiş olurdu.

Bir bakıma, her birimiz bir karar verme noktasında duruyor ve yüksekten suya bakıyoruz. Dua ediyorum ki inanç gösterir, öne doğru ilerler, korku ve kuşkularımıza cesaretle karşı koyar ve kendi kendimize, “Ben sözümün eriyim!” diyebiliriz.

Bu Mesajı Öğretmek için Fikirler

“Ders verdiğiniz kişilerin sevindirici haber ilkelerini anlamalarına yardımcı olabilmenin bir yolu onlara resim çizdirtmektir. Resim çizmek onlara sevindirici haber hikayeleri ve ilkelerinden anladıkları ve hissettikleri şeyleri keşfetmelerine ve ifade etmelerine izin verir” (Teaching, No Greater Call [1999], 166). Bu makaleyi okumayı, sevindirici habere bağlılık ilkesini tartışmayı düşünebilirsiniz ve ardından da isteyenlerden Tanrı’ya bağlılığı anlatan bir sevindirici haber aktivitesinin resmini çizmesini rica edebilirsiniz. Küçük çocuklara ne çizecekleri konusunda öneride bulunmanız gerekebilir.