Birinci Başkanlık Mesajı, Mart 2013
Dur, Sakin Ol
Bir kaç yıl önce bir gün, ofisteki işlerimi hallettikten sonra, Salt Lake City’deki bir huzur evinde kalan yaşlı dul bir hanımı ziyaret etmek için içimde güçlü bir duygu hissettim. Arabamla hemen oraya gittim.
Odaya girdiğimde kimse yoktu. Bir görevliye onun nerede olduğunu sordum ve bir bekleme salonuna yönlendirildim. Orada, bu tatlı dul hanımı, ziyarete gelmiş kız kardeşi ve bir arkadaşı ile bir arada buldum. Hep beraber keyifli bir sohbet ettik.
Biz konuşurken, bir adam otomatik satış makinasından bir içecek almak için odanın kapısına kadar geldi. Bana şöyle bir baktı, “Aaa, sen Tom Monson’sın” dedi.
“Evet” diye yanıtladım. “Sen de Hemingway’lere benziyorsun” dedim.
Yıllar önce gözetmen olduğumda benim danışmanım olarak görev yapmış olan, Gene diye çağırdığım Alfred Eugene Hemingway’in oğlu Stephan Hemingway olduğunu doğruladı. Stephen bana babasının da burada kaldığını ve ölüm döşeğinde olduğunu söyledi. Gene benim adımı söyleyip duruyormuş; bu yüzden ailesi benimle irtibata geçmek istemiş ama telefon numaramı bulamamışlar.
Hemen müsaade istedim ve Stephen ile beraber eski danışmanımın, diğer çocuklarının da beraber toplanmış oldukları odaya çıktım. Onun eşi yıllar önce vefat etmişti. Aile üyeleri, benim Stephen ile bekleme salonunda karşılaşmamı, ölmeden önce babalarını görüp onun çağrısına yanıt verebilmem için duydukları bu büyük arzunun gerçekleşmesini Cennetteki Babamız’dan bir cevap olarak gördüler. Aynı zamanda şunu anladım ki ben ziyaretimi yaparken tam o zaman Stephen odaya girmiş olmasaydı, Gene’nin o tesiste olduğunu bile bilmeyecektim.
Ona bir kutsama verdik. Huzur dolu bir ruh ortama hakimdi. Çok güzel bir ziyarette bulunduk; sonra oradan ayrıldım.
Ertesi sabah gelen bir telefondan öğrendim ki Gene Hemingway -oğlu ile benim ona verdiğimiz kutsamanın ardından sadece 20 dakika sonra- hayata gözlerini yummuştu.
Cennetteki Baba’ya, beni o huzur evine ziyarete gitmem için harekete geçiren ve sevgili arkadaşım Alfred Eugene Hemingway’e yönlendiren, O’nun yol gösteren etkisi için sessiz bir dua ile teşekkürlerimi ifade ettim.
Gene Hemingway’in o akşamki düşüncelerinin -Ruh’u hissettiğimizde, alçak gönüllükle dua ettiğimizde ve bir rahiplik kutsamasını telaffuz ettiğimizde- “Efendimiz, Fırtına Şiddetlendi” ilahisinde bahsedilen sözleri anımsattığını düşünüyorum:
Dur, ey kutsal Kurtarıcı!
Beni daha fazla yalnız bırakma,
Ve ben o bereketli limana sevinçle ulaşacağım
Ve mutlu kıyıda dinleneceğim.
Bu ilahiyi hala çok seviyorum ve ilahinin verdiği teselliye ilişkin tanıklığımı sunarım ki:
İster fırtınalı denizin gazabı
Ya da kötü ruhların veya insanların ya da neyin gazabı olursa olsun,
Hiçbir su yutamaz uzandığı yerden bu gemiyi
Okyanusların, yeryüzünün ve gökyüzünün Efendisi.
Onların hepsi nazik bir şekilde senin şu isteğine boyun eğecekler:
Dur, sakin ol.1
Gözyaşlarının ve sıkıntılarının arasında, korkuların ve acıların arasında, sevdiklerimizi kaybederken duymuş olduğumuz kederin ve yalnızlığın arasında, sonsuz bir hayatın garantisi vardır. Rabbimiz ve Kurtarıcımız bunun doğru olduğuna dair yaşayan şahittir.2 O’nun kutsal yazıdaki şu sözleri yeterlidir: “Sakin olun, bilin ki, Tanrı benim” (Mezmurlar 46:10). Ben bu gerçeğe tanıklık ederim.
Telif Hakkı © 2013 Intellectual Reserve, Inc. Her hakkı saklıdır. Almanya’da basılmıştır. İngilizce onayı: 6/12. Tercüme onayı: 6/12. First Presidency Message, March 2013 sayısının tercümesidir. Turkish. 10663 186