Birinci Başkanlık Mesajı, Temmuz 2013
Dünyanın Günümüzde Öncülere İhtiyacı Var
Pek çok kişi için, 1847 öncü göçü, Nauvoo’da, Kirtland’da, Uzak Batı’da ya da New York’ta başlamadı ama daha ziyade uzaklardaki İngiltere’de, İskoçya’da, İskandinavya’da veya Almanya’da başladı. Minicik çocuklar, ebeveynlerinin ailelerini, arkadaşlarını, rahatlıklarını ve güvencelerini geride bırakmaya motive eden güçlü inancı tam olarak anlayamamışlardı.
Ufak çocuklardan biri şöyle sormuş olabilir, “Anne, neden evimizi terk ediyoruz? Nereye gidiyoruz?”
“Yanıma gel canım; biz Tanrımız’ın şehri Siyon’a gidiyoruz.”
Güvenli bir ev ile Siyon vaadinin arasında yüce Atlantik’in kızgın ve tehlikelerle dolu suları vardı. Bu çok tehlikeli yolculuklarda insan kalbinin hissettiği korkuyu kim anlatabilir? Ruhun sessiz fısıldamasının teşvik ettiği, basit ama kalıcı bir inançla desteklenen bu öncü azizler Tanrı’ya güvenip yolculuklarına yelken açtılar.
Sonunda bir sonraki yolculuktaki zorlukları çekmeye başlamak için Nauvoo’ya vardılar. Çalılarla ve taşlarla işaretlenmiş mezarlar Nauvoo’dan Salt Lake City’e giden bütün yol boyunca devam eder. Bu, bazı öncülerin ödediği bedeldi. Onların naaşları huzur içinde gömüldü, ama isimleri sonsuza dek yaşayacak.
Yorgun öküzler hantal hantal yürüdüler, kağnı arabalarının tekerlekleri gıcırdadı, cesur insanlar çok emek verdiler, savaş davulları çalındı ve kurtlar uludu. Ama inançları sayesinde ilhamla fırtınalarda ilerleyen bu öncüler yollarına devam ettiler. Sık sık şu şarkıyı söylediler:
Gelin, gelin, ey Azizler, çalışmaktan didinmekten korkmayın;
Yolunuzda sevinçle ilerleyin.
Her ne kadar bu yolculuk sizin için zor gözükse de,
Tanrı’nın lütfu sizin gününüzü aydınlatacak. …
Her şey güzel! Her şey güzel!1
Bu öncüler Rab’bin sözlerini hatırladılar: “Benim halkım her şeyde denenmeli ki onlar için hazırladığım görkemi almaya hazır olabilsinler, hatta Siyon’un görkemini.”2
Zaman akışı, arkamızda gözyaşlarıyla işaretlenmiş isimsiz mezarları bırakarak, bu ıstıraplı yolda yürümüş olanları hafızalarımızdan silip onlara duyduğumuz minnettarlığı azaltır. Peki, bugünün zorlukları nelerdir? Yürümek zorunda olduğumuz taşlı yollar, tırmanacak çetin dağlar, geçmemiz gereken uçurumlar, işaretlememiz gereken yollar, geçilmesi gereken nehirler yok mudur? Ya da tam şu anda bu öncü ruhunun, bizi içine çekmekle tehdit eden tehlikelerden uzak tutmasına ve güvenliğin yeri olan Siyon’a yönlendirmesine mi ihtiyacımız var?
II. Dünya Savaşı’nın sonundan beri ahlak standartları tekrar tekrar düşmektedir. Suç oranları artmakta, namus kavramının değeri düşmektedir. Birçok insan inişli çıkışlı felaketlere sarılmış, sonsuzluğun sevincini anlık heyecanlar için feda etmektedir. Böylece huzurumuzu kaybediyoruz.
Yunanlılar ve Romalılar’ın medeniyetsiz bir dünyada muhteşem bir şekilde nasıl başarılı olduklarını ve bu zaferin nasıl son bulduğunu -tembellik ve gevşekliğin onları en sonunda yıkıma sürüklediklerini- unutuyoruz.unutuyoruz. Sonunda, onlar özgürlükten çok, güven ve rahat dolu bir hayat istediler ve her şeyi -rahatlarını, güvenliklerini ve özgürlüklerini- kaybettiler.
Şeytan’ın ayartmalarına teslim olmayın, tersine hakikat için sapasağlam durun. Ruhun aç olduğu arzular, asla sonu gelmeyecek heyecan ve ahlaksızlık duyguları içinde mutluluğu aramakla tatmin edilemez. Erdeme asla ahlaksızlıkla ulaşılmaz. Nefret asla sevgiyi körüklemez. Korkaklık asla cesaret vermez. Şüphe asla inanca ilham vermez.
Bazı insanlar iffet, dürüstlük ve Tanrı’nın emirlerine itaat etmek ile dalga geçen aptal kimselerin alaycı tavırlarına ve tatsız sözlerine karşı koymayı zor bulabilir. Ama dünya, kaidelere uymayı her zaman aşağılamıştır. Nuh’a bir gemi inşa etmesi emredildiğinde, aptal insanlar -yağmur yağana kadar- bulutsuz gökyüzüne baktılar ve ardından alay edip eğlendiler.
Bu kadar pahalıya mal olan derslerden tekrar ve tekrar öğrenmemiz gerekmez mi? Zaman değişir ama hakikat devam eder. Eski tecrübelerden ders almazsak, onları tüm acı, ıstırap ve kederleriyle tekrar etmeye mahkum oluruz. Kurtuluş planının güzelliğini hor gören yılanın yerine, başlangıçtan sona kadar her şeyi bilen O’na -kurtuluş planını tasarlayan Rabbimiz’e- itaat edecek bilgeliğe sahip değil miyiz?
Bir sözlük öncüyü “önden gidip diğerlerinin izleyeceği yolu hazırlayan veya açan kişi” olarak tanımlar.3 Eski nesillerin öncülerini karakterize eden cesarete ve azme bir şekilde sahip olabilir miyiz? Siz ve ben gerçekten öncüler olabilir miyiz?
Biliyorum ki olabiliriz. Dünyamızın bugün öncülere ne kadar da ihtiyacı var!
Telif Hakkı © 2013 Intellectual Reserve, Inc. Her hakkı saklıdır. Almanya’da basılmıştır. İngilizce onayı: 6/12. Tercüme onayı: 6/12. First Presidency Message, July 2013 sayısının tercümesidir. Turkish. 10667 186