2010–2019
Huzurun Yolu
2016 Nisan Genel Konferansı


12:56

Huzurun Yolu

Hepimizin aradığı huzur -İsa Mesih hakkında öğrenerek, O’nun sözlerini dinleyerek ve O’nunla yürüyerek- hareket etmemizi gerektirir.

Birkaç yıl önce kızımız ve damadımızdan, dört yaşlarında beş aktif küçük erkek çocuğunun olduğu bir İlköğretim sınıfında beraber öğretmeleri istenmişti. Kızımızın görevi öğretmek, damadımızın görevi ise sınıftaki disiplini sağlamaktı; ara sıra kargaşa çıksa da çocuklara sevindirici haberin ilkelerini öğretmek üzere sakin bir ortamı sağlamak için ellerinden geleni yaptılar.

Sınıfın özellikle yaramaz olduğu bir gün, hareketli küçük bir erkek çocuğunu defalarca uyardıktan sonra, damadımız dört yaşındaki çocuğu dışarı çıkardı. Odadan dışarıya çıktıklarında, küçük çocukla davranışı hakkında konuşmak üzereyken ve onun annesini ve babasını bulmaya çalışırken, küçük çocuk damadımıza bir şey söyleme fırsatı vermeden onu durdurdu ve eli havada, büyük bir heyecanla pat diye şunu söyledi: “Bazen -bazen- İsa hakkında düşünmek benim için çok zor!”

Ölümlülük hayatı boyunca olan yolculuğumuzda, planladığımız varış noktamız ne kadar görkemli görünürse görünsün, yolculuk ne kadar neşeli geçerse geçsin, hepimiz yol boyunca sıkıntılara ve kedere maruz kalacağız. Yaşlı Joseph B. Wirthlin şunu öğretti: “Keder çarkının oku en sonunda her birimizi gösterecektir. Er ya da geç, herkes acı çekmek zorunda kalacaktır. Hiç kimse muaf değildir.”1 “Rab, Kendi bilgeliğiyle kimseyi ıstıraptan ya da üzüntüden korumaz.”2 Ancak, bu yolda huzurlu bir şekilde yolculuk etme becerimiz, geniş ölçüde, bizim de İsa’yı düşünmekte zorlanıp zorlanmadığımıza bağlıdır.

Gönül rahatlığı, vicdan rahatlığı ve iç huzur; sıkıntılardan, üzüntülerden ya da kederlerden kaçınma kabiliyetimiz sayesinde belirlenmez. İçten yakarışlarımıza rağmen, her fırtına rotasını değiştirmeyecek, her hastalık iyileştirilmeyecek ve peygamberler, görenler ve vahiy bildirenler tarafından öğretilen her öğretiyi, ilkeyi ya da uygulamayı tamamen anlayamayabiliriz. Ancak, bize huzur vaat edildi; ama bir şarta bağlı olarak.

Yuhanna’nın Sevindirici Haberi’nde, Kurtarıcı yaşamın sıkıntılarına rağmen neşeli olabileceğimizi, umutlu olabileceğimizi ve korkmamıza gerek olmadığını öğretti. Çünkü O dedi ki “Bende esenliğiniz olsun.”3 İsa Mesih’e ve O’nun kefaret amacıyla kurban oluşuna iman, sevindirici haberin birinci ilkesi ve “bu dünyada huzur ve gelecek dünyada sonsuz hayat”4 için olan umudumuzun kurulduğu temeldir ve sonsuza dek böyle olacaktır.

Günlük hayatın zorlukları arasında huzur bulmaya çalışırken, düşüncelerimizin Kurtarıcı’ya odaklanmış olarak kalmasını sağlamak için bize basit bir yol gösterilmiştir ki Kurtarıcı şöyle dedi: “Benden öğren ve sözlerimi dinle; Ruhum’un uysallığıyla yürü ve bende huzur bulacaksın. Ben İsa Mesih’im.”5

Öğren, dinle ve yürü; bir vaadi bulunan üç adım.

Birinci Adım: “Benden Öğren”

Yeşaya’da şunu okuruz: “Birçok halk gelecek, ‘Haydi, Rab’bin Dağı’na, Yakup’un Tanrısı’nın Tapınağı’na çıkalım’ diyecekler [ve] O bize kendi yolunu [öğretecek].”6

Sayılarının giderek arttığı, yeryüzünü nokta nokta kaplayan tapınaklarda, İsa Mesih hakkında ve O’nun Baba’nın planındaki bu dünyanın Yaratıcısı, Kurtarıcımız ve Fidye ile Kurtaranımız ve huzurumuzun kaynağı rolü hakkında öğreniriz.

Başkan Thomas S. Monson şunu öğretti: “İçinde yaşadığımız dünya sıkıntı dolu ve zor bir yer olabilir. ... Siz ve ben Tanrı’nın kutsal evlerine gittiğimizde, orada yaptığımız antlaşmaları hatırladığımızda, her imtihana katlanıp her ayartmanın üstesinden gelebilme gücüne sahip olabileceğiz. Bu kutsal sığınakta huzur bulacağız.”7

Birkaç yıl önce Güney Amerika’da hizmet ederken bir çadır kazığı konferansındaki görevim sırasında, erkek çocuğunu daha yeni kaybettikleri için yas tutan bir çiftle tanıştım.

Kardeş Tumiri’yle ilk kez konferans sırasında bir görüşmede karşılaştım ve oğlunun ölmüş olduğunu öğrendim. Konuşurken, o sadece oğlunun ölümünden dolayı çok üzülmediğini, aynı zamanda onu bir daha göremeyeceği düşüncesinden dolayı da yıkıldığını paylaştı. Küçük oğullarının doğumundan önce, Kilise’nin nispeten yeni üyeleri olarak tapınağa sadece bir kere gitmek için yeterli para biriktirdiklerini, orada bir çift olarak birbirlerine mühürlendiklerini ve iki kızlarının onlara mühürlendiklerini açıkladı. Ondan sonra tapınağa geri dönmek için yine para biriktirmeye devam ettiklerini ama küçük oğullarına mühürlenebilmek için onu tapınağa götüremediklerini açıkladı.

Olası bir yanlış anlaşılma olduğunu fark ederek, eğer kendisi sadık kalmaya devam ederse, oğlunu gerçekten tekrar görebileceğini açıkladım, çünkü hanımını ve kızlarını ona bağlayan kutsal mühürleme töreni onu oğluna bağlamak için de yeterliydi ki oğlu antlaşma dahilinde doğmuştu.

Şaşırdı ve bunun gerçekten doğru olup olmadığını sordu ve ona bunun doğru olduğunu söylediğim zaman, bunun üzerine benden hanımıyla konuşmamı istedi; hanımı oğullarının ölümünden beri iki haftadır yatıştırılamamıştı.

Pazar günü öğleden sonra, konferanstan sonra, Kızkardeş Tumiri ile buluştum ve bu muhteşem öğretiyi ona da açıkladım. Çocuğunu kaybetmenin acısı hâlâ tazeydi ama şimdi bir umut ışığıyla, gözleri yaşlı olarak, “Küçük oğlumu gerçekten tekrar kucağımda tutabilecek miyim? O gerçekten sonsuza dek benim çocuğum mu?” diye sordu. Ona antlaşmalarına bağlı kaldığı sürece, tapınakta bulunan mühürleme gücünün İsa Mesih’in yetkisi sayesinde etkili olarak, onun gerçekten kendi oğluyla beraber olabilmesine ve onu kucağında tutabilmesine olanak sağlayacağını temin ettim.

Kızkardeş Tumiri, oğlunun ölümünden dolayı çok üzgün olmasına rağmen, Kurtarıcımız ve Fidye ile Kurtaranımız’ın mümkün kıldığı tapınaktaki kutsal törenlerden dolayı görüşmemizden şükran gözyaşlarıyla ayrıldı ve içi huzurla dolmuştu.

Her seferinde tapınağa gittiğimizde -işittiğimiz, yaptığımız ve söylediğimiz her şeyde; iştirak ettiğimiz her kutsal törende ve yaptığımız her antlaşmada- İsa Mesih’e yönlendiriliriz. O’nun sözlerini duyduğumuzda ve O’nu örneğinden öğrendiğimizde huzur hissederiz. Başkan Gordon B. Hinckley şöyle öğretti: “Rab’bin evine gidin, orada O’nun Ruhu’nu hissedin ve O’nunla konuşarak, orada başka hiçbir yerde bulamayacağınız bir huzurun olduğunu bilin.”8

İkinci Adım: “Sözlerimi Dinle”

Öğreti ve Antlaşmalar’da şöyle okuruz: “Ya kendi sesimle ya da hizmetkarlarımın sesiyle… bu aynı şeydir.”9 Adem’in yaşadığı zamandan itibaren, çağlar boyunca, bugünkü peygamberimiz Thomas Spencer Monson’a kadar, Rab yetkili temsilcileri aracılığıyla konuşmuştur. O’nun peygamberleri aracılığıyla iletilen Rab’bin sözlerini dinlemeyi ve bu sözlere dikkat etmeyi seçen kişiler, güvenlik ve huzur bulacaktır.

Mormon Kitabı’nda 1. Nefi’nin 8. bölümündeki Lehi’nin yaşam ağacı ile ilgili görümünden öğrendiğimiz ders dahil olmak üzere, peygamberlik öğütlerine uymanın ve peygamberi desteklemenin öneminin birçok örneğine rastlarız. O büyük ve geniş bina bugüne kadar hiç böyle kalabalık olmamıştır ya da binanın açık pencerelerinden gelen o gürültü, hiç bu kadar yanlış yola saptırıcı, alaycı ve kafa karıştırıcı olmamıştır. Bu pasajda iki grup insan hakkında ve onların binadan gelen bağırışlara olan tepkilerini okuruz.

Lehi’nin rüyası

26. ayetten başlayarak şöyle okuruz:

“Ve ben de etrafıma bakındığımda suyla dolu ırmağın karşı yakasında büyük ve geniş bir bina gördüm. …

“Ve bina ... birçok insanla doluydu ... ; ve onlar ... ağaca erişip meyveden yemekte olanlara doğru parmaklarını uzatıyor ve alaycı bir tavır sergiliyorlardı.

“Ve meyveden tattıktan sonra kendileriyle alay edenler yüzünden utananlar yasak yollara saparak kayboldular.”10

33. ayette binadakilerin alay etmelerine ve dalga geçmelerine rağmen farklı bir tepki veren başka insanlar hakkında okuruz. Peygamber Lehi şöyle bir açıklamada bulunur; öyle ki o binadaki insanlar “parmaklarını uzatarak benimle ve meyveden yiyenlerle alay ettiler; ama biz onlara aldırmadık.”11

Utanmış, doğru yoldan çıkmış ve kaybolmuş olan insanlarla, binadaki insanların alay etmelerine aldırmayan ve peygamber ile beraber olanlar arasındaki önemli bir fark şu iki ifadede bulunmaktadır: Birincisi, “onlar meyveden tattıktan sonra” ve ikincisi, “meyveden yiyenler.

Birinci grup ağaca vardı, bir müddet peygamberin yanında yer aldılar ama sadece meyvenin tadına baktılar. Yemeye devam etmeyince, binadan gelen alay etmelerin onları etkilemesine izin verdiler, böylece peygamberden uzaklaşıp yasak yollara saptılar ki bu yollarda kayboldular.

Meyveyi tadıp uzaklaşan kişilerin aksine, meyveyi yemeye devam eden kişiler vardı. Bu kişiler binadaki gürültü ve patırtılara aldırmadılar, peygamberin yanında durdular ve bunun sayesinde gelen güvenlik ve huzuru hissettiler. Rab’be ve O’nun hizmetkarlarına olan bağlılığımız yarım zamanlı bir bağlılık olamaz. Eğer öyleyse, bizler huzurumuzu yok etmeyi isteyenlere karşı savunmasız kalacağız. Rab’bi, O’nun yetkili hizmetkarları aracılığıyla dinlediğimizde, kutsal yerlerde dururuz ve yerimizden kımıldatılamayız.

Düşman, cevapları veriyormuş gibi görünen sahte çözümler sunabilir ama bizi aradığımız huzurdan daha çok uzaklaştırır. Düşman, yasal ve güvenli gibi görünen bir serap sunar ama en sonunda o büyük ve geniş bina gibi yıkılacaktır ve duvarları içinde huzur arayan herkesi de yok edecektir.

Gerçek, bir İlköğretim şarkısının sadeliğinde bulunmaktadır: “Peygamberlerin söylediği sözler şunlardır: Emirleri yerine getirin. Bunda güvenlik ve huzur vardır.”12

Üçüncü Adım: “Ruhum’un Uysallığıyla Yürü”

Doğru yoldan ne kadar uzağa saparsak sapalım, Kurtarıcı bizi geri dönmeye ve O’nunla yürümeye davet eder. İsa Mesih ile bu yürüme daveti, O’nunla Getsemani’ye, Getsemani’den Kafatası’na ve Kafatası’ndan Mezar Bahçesine beraber gitme davetidir. Bu, O’nun yüce kefaret amacıyla kurban oluşunu gözlemleyip uygulama davetidir ki O’nun erişimi kişisel olduğu kadar sonsuzdur. Tövbe etme, O’nun temizleyici gücünden yararlanma ve O’nun uzattığı sevgi dolu elini tutma davetidir. Huzurlu olma davetidir.

O’nunla yürümeye davet ediliyoruz.

Hepimiz hayatımızın herhangi bir zamanında günah ve suçla ilişkili acılar ve ıstırap hissetmişizdir, çünkü “Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz.”13 Ancak, “[Günahlarımız bizi] kana boyamış bile olsa,” içten tövbe sayesinde İsa Mesih’in Kefaretini uyguladığımızda ve O’nunla yürüdüğümüzde “kar gibi ak pak [olacağız].”14 Suçlulukla ezilmemize rağmen huzur sahibi olacağız.

Tövbe etmeye davet ediliyoruz.

Genç Alma, Rab’bin bir meleği tarafından ziyaret edildiğinde günahlarıyla yüzleşmeye mecbur kalmıştı. O başına gelenleri şu sözlerle açıkladı:

“Ruhum acıların en büyüğünü gördü ve işlediğim bütün günahlar bana işkence ediyordu.

“... Evet, Tanrıma karşı isyan ettiğimi ve O’nun kutsal emirlerini hiçe saydığımı anladım.”15

Onun günahları çok ciddi günahlar olsa da, çektiği bu çilenin ortasında, sözlerine şöyle devam etti:

“Babamın halka, Tanrı’nın Oğlu olan bir İsa Mesih’in, dünyanın günahları için kefaret etmek üzere geleceğine dair söylemiş olduğu peygamberliği hatırladım.

“... Kalbimden: “Ey Tanrı’nın Oğlu İsa, ... bana merhamet et!” diye haykırdım.”16

“Ve Rab İsa Mesih’e yakarıp merhametini dileyinceye kadar günahlarımdan asla bağışlanmadım. Ama işte, O’na yalvardım ve ruhum huzura kavuştu.17

Alma gibi, İsa Mesih’le yürüdüğümüzde, günahlarımızdan tövbe ettiğimizde ve O’nun iyileştirici gücünü hayatımızda kullandığımızda, ruhlarımız için huzur bulacağız.

Hepimizin istediği huzur bir arzudan daha fazlasını gerektirir. Bu, İsa Mesih hakkında öğrenerek, O’nun sözlerini dinleyerek ve O’nunla yürüyerek hareket etmemizi gerektirir. Etrafımızda olup bitenleri kontrol edemeyebiliriz, ama Rab’bin sağlamış olduğu huzur örneğini nasıl uygulamaya koyabileceğimizi kontrol edebiliriz ki bu yöntem İsa’yı sık sık düşünmemizi kolaylaştırır.

Kurtarıcı’nın örneğini uygulayabiliriz.

Tanıklık ederim ki İsa Mesih “yol, gerçek ve yaşamdır”18 ve sadece O’nun aracılığıyla bu hayatta ve gelecek dünyadaki sonsuz hayatta gerçek huzuru elde edebiliriz. İsa Mesih’in adıyla, amin.