“Sakin Olun ve Bilin ki Tanrı Benim”
Sakin olabilir ve Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğunu, bizim O’nun çocukları olduğumuzu ve İsa Mesih’in Kurtarıcımız olduğunu bilebiliriz.
Kısa süre önce, Rab’bin yeni bir evinin açık ev ziyareti ve medyaya tanıtım gününde, bir grup gazeteciye kutsal binayı gezdirdim. İsa Mesih’in Son Zaman Azizler Kilisesi’ndeki tapınakların amaçlarını anlattım ve onların pek çok mükemmel sorusuna cevap verdim.
Göksel odaya girmeden önce, Rab’bin evindeki bu özel odanın sembolik olarak bu hayattan sonra dönebileceğimiz göksel evin huzurunu ve güzelliğini temsil ettiğini açıkladım. Misafirlerimize göksel odadayken konuşmamamız gerektiğini, ancak turun bir sonraki durağına geçtikten sonra herhangi bir soruyu cevaplamaktan mutluluk duyacağımı belirttim.
Göksel odadan çıkıp bir sonraki noktada toplandığımızda, konuklarımıza paylaşmak istedikleri gözlemleri olup olmadığını sordum. Gazetecilerden biri büyük bir heyecanla şöyle dedi: “Hayatım boyunca böyle bir şey yaşamadım. Dünyada böyle bir sessizliğin var olduğunu bilmiyordum, böyle bir sakinliğin mümkün olabileceğine inanmıyordum.”
Bu kişinin ifadesindeki hem samimiyet hem de sadelik beni çok etkiledi. Ve gazetecinin bu tepkisi, sakinliğin önemli bir yönünü vurguluyordu ki bu da dış çevremizdeki kargaşanın üstesinden gelmek ve bu kargaşayı duymazdan gelmekti.
Daha sonra gazetecinin yorumu üzerine derinlemesine düşünürken ve modern hayatlarımızın çoğu zaman telaşlı temposu, meşguliyeti, gürültüsü, şaşırtmacaları, oyalamaları ve sık sık dikkatimizi gerektiriyormuş gibi görünen dolambaçlı yolları üzerine fikir yürütürken, aklıma bir ayet geldi: “Sakin olun [ve] bilin ki, Tanrı benim.”
Hayatlarımızda sakinliğin daha yüce ve daha kutsal bir boyutunu düşünürken, yani Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğunu, bizim O’nun çocukları olduğumuzu ve İsa Mesih’in Kurtarıcımız olduğunu bilmemizi ve hatırlamamızı sağlayan ruhun içsel manevi sakinliğini düşünürken, Kutsal Ruh’un her birimizi aydınlatması için dua ediyorum. Bu olağanüstü kutsama, “Rab’bin antlaşmalı halkı” olmak için sadakatle çabalayan tüm Kilise üyeleri için mevcuttur.
Sakin Olun
1833 yılında Missouri’deki Azizler, şiddetli bir zulmün hedefi oldular. Çeteler onları Jackson Vilayeti’ndeki evlerinden sürmüştü ve bazı Kilise üyeleri yakınlardaki diğer vilayetlere yerleşmeye çalışmıştı. Fakat zulüm devam etti ve ölüm tehditleri çoktu. Bu zorlu koşullar altında Rab, Ohio-Kirtland’daki Peygamber Joseph Smith’e şu talimatı vahiy etti:
“Bu yüzden Siyon konusunda yürekleriniz teselli olsun, çünkü bütün canlılar benim elimdedir; sakin olun ve bilin ki Tanrı benim.”
Rab’bin “sakin olun” öğüdünün, sadece konuşmamak ya da hareket etmemekten çok daha fazlasını gerektirdiğine inanıyorum. Belki de O’nun niyeti, “her zaman ve her şeyde ve [olabileceğimiz] her yerde” O’nu hatırlamamız, O’na ve O’nun gücüne güvenmemizdir. Bu nedenle, “sakin olun” ifadesi, zor şeyleri yapmamız ve bunların üstesinden gelmemiz için bizi güçlendiren ruhun manevi sakinliğinin esas kaynağı olan Kurtarıcı’ya daima odaklanmamızı hatırlatmanın bir yolu olabilir.
Binanızı Kaya üzerine kurun
Gerçek iman her zaman Rab İsa Mesih’e, Ebedi Baba’nın İlahi ve Biricik Doğmuş Oğlu olarak O’na yoğunlaşır ve O’nun yerine getirdiği fidye ile kurtarıcı görevi olarak da O’na odaklanır.
“Çünkü O, yasanın gereklerini yerine getirerek kendisine inananların hepsine sahip çıkar; ve O’na inananlar her iyi şeye bağlanacaklardır; bunun için O, insançocuklarının davasını savunur.”
İsa Mesih bizim Fidye ile Kurtarıcımız, Arabulucumuz ve Ebedi Baba’nın yanındaki Savunucumuz’dur ve hayatlarımızın ruhsal temelini üzerine inşa etmemiz gereken kayadır.
Helaman şöyle açıkladı, “Hatırlayın, hatırlayın ki temelinizi Tanrı’nın Oğlu olan Fidye ile Kurtarıcımız Mesih’in kayası üzerine kurmalısınız; öyle ki şeytan kendi güçlü rüzgarlarını gönderdiğinde, evet, kasırga çıktığı sırada oklarını attığında, evet, yağdırdığı dolu ve güçlü fırtınası size çarptığında, üzerinizde hiçbir gücü olmayacak, sizi sefalet uçurumuna ve sonsuz felakete sürükleyemeyecek; bu kaya üzerine evinizi kurduğunuzdan dolayı, ki bu sağlam bir temeldir, eğer insanlar bu temel üzerine evlerini kurarlarsa yıkılamazlar.”
Hayatımızın temelini üzerine kurmamız gerektiği şeklinde sunulan Mesih’in “kaya” sembolizmi çok öğreticidir. Lütfen bu ayette Kurtarıcı’nın temel olmadığına dikkat edin. Bunun yerine, kişisel ruhsal temelimizi O’nun üzerine kurmamız öğütlenir.
Temel, bir binayı zemine bağlayan kısımdır. Güçlü bir temel, doğal afetlere ve diğer birçok yıkıcı etkene karşı koruma sağlar. Uygun bir temel aynı zamanda yapının ağırlığını geniş bir alana dağıtarak alttaki toprağın aşırı yüklenmesini önler ve inşaat için düz bir yüzey sağlar.
Bir yapının zaman içinde sağlam ve dayanıklı kalabilmesi için, zemin ile temel arasında güçlü ve güvenilir bir bağlantı olması şarttır. Ve belirli inşaat türleri için, bir binanın temelini toprak ve çakıl gibi yüzey malzemelerinin altındaki sert, sağlam kaya olan “ana kayaya” bağlamak için sabitleyici demirler [çapa çivileri] ve çelik çubuklar kullanılabilir.
Benzer şekilde, sağlam ve dayanıklı kalmak istiyorsak, hayatlarımızın temeli Mesih’in kayasına bağlı olmalıdır. Kurtarıcı’nın iade edilmiş sevindirici haberindeki mukaddes antlaşmalar ve kutsal törenler, bir binayı ana kayaya sabitlemek için kullanılan sabitleyici demirler ve çelik çubuklarla karşılaştırılabilir. Kutsal antlaşmaları sadakatle her kabul ettiğimiz, incelediğimiz, hatırladığımız ve yenilediğimiz zaman, ruhsal demirlerimiz İsa Mesih’in “kayasına” her zamankinden daha sıkı ve kararlı bir şekilde sabitlenir.
“Bu nedenle Tanrı’ya inanan herkes daha iyi bir dünyayı, evet, hatta Tanrı’nın sağında yer almayı kesinlikle umut edebilir; inançla gelen ve insanların ruhu için bir gemi demiri olan bu umut, onları kararlı ve sarsılmaz yapacak, Tanrı’yı yüceltmeye yöneltip her zaman iyi işlerinin artmasını sağlayacaktır.”
“Zaman geçtikçe” aşamalı olarak ve giderek artan bir şekilde, “erdem [düşüncelerimizi] durmaksızın [süsler]”, “[özgüvenimiz] Tanrı’nın huzurunda [giderek güçlenir]” ve “Kutsal Ruh sürekli [yoldaşımız olur].” Biz daha temellenmiş, kök salmış, pekiştirilmiş ve yerleşmiş oluruz. Hayatlarımızın temeli Kurtarıcı üzerine kurulu olduğundan, Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğuna, bizim O’nun çocukları olduğumuza ve İsa Mesih’in Kurtarıcımız olduğuna dair ruhsal bir güvenceye sahip olmak için “sakin olmakla” kutsanırız.
Kutsal Zamanlar, Kutsal Yerler ve Ev
Rab, ruhlarımızın bu içsel sakinliğini tecrübe etmemize ve öğrenmemize yardımcı olmak için hem kutsal zamanlar hem de kutsal yerler sağlar.
Örneğin, Şabat Tanrı’nın günüdür, Baba’yı Oğlu’nun adıyla hatırlayıp O’na ibadet etmek, rahiplik kutsal törenlerine katılmak ve kutsal antlaşmaları kabul edip yenilemek için ayrılan kutsal bir zamandır. Her hafta ev çalışmamız sırasında ve ayrıca Rab’bin sofrası ve diğer toplantılarda “kutsallarla [Azizler’le] birlikte yurttaş” olarak Rab’be ibadet ederiz. O’nun kutsal gününde düşüncelerimiz, eylemlerimiz ve davranışlarımız Tanrı’ya verdiğimiz işaretlerdir ve O’na olan sevgimizin bir göstergesidir. Eğer istersek, her pazar sakin olabilir ve Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğunu, bizim O’nun çocukları olduğumuzu ve İsa Mesih’in Kurtarıcımız olduğunu bilebiliriz.
Şabat ibadetimizin temel bir özelliği, “dua evine [gitmek] ve [Rab’bin] kutsal [gününde] ibadet törenlerini yukarıya [sunmaktır].” Şabat günü toplandığımız “dua evleri” toplantı binaları ve diğer onaylanmış tesislerdir;, saygı, ibadet ve öğrenim için olan kutsal yerlerdir. Her toplantı binası ve tesis, Rab’bin Ruhu’nun barınabileceği ve Tanrı’nın çocuklarının “Fidye ile Kurtarıcıları’nın bilgisine orada [kavuşmaya]” gelebilecekleri bir yer olarak rahiplik yetkisiyle adanmıştır. Eğer istersek, kutsal ibadet yerlerimizde “sakin olabilir” ve Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğunu, bizim O’nun çocukları olduğumuzu ve İsa Mesih’in Kurtarıcımız olduğunu her zamankinden daha kesin bir şekilde bilebiliriz.
Tapınak, Tanrı’ya ibadet etmek, hizmet etmek ve ebedi hakikatleri öğrenmek için özel olarak tahsis edilmiş başka bir kutsal yerdir. Rab’bin evinde, sık sık gittiğimiz diğer yerlerden farklı düşünür, davranır ve giyiniriz. O’nun kutsal evinde, eğer istersek, sakin olabilir ve Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğunu, bizim O’nun çocukları olduğumuzu ve İsa Mesih’in Kurtarıcımız olduğunu bilebiliriz.
Kutsal zaman ve kutsal yerlerin temel amaçları tamamen aynıdır. Dikkatimizi tekrar tekrar Cennetteki Baba’ya ve O’nun planına, Rab İsa Mesih’e ve O’nun Kefareti’ne, Kutsal Ruh’un aydınlatıcı gücüne ve Kurtarıcı’nın iade edilmiş sevindirici haberinin kutsal törenleri ve antlaşmalarıyla ilişkili vaatlere odaklamaktır.
Bugün daha önce vurguladığım bir ilkeyi tekrarlıyorum. Evlerimiz, bireylerin ve ailelerin “sakin olabileceği” ve Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğunu, bizim O’nun çocukları olduğumuzu ve İsa Mesih’in Kurtarıcımız olduğunu bilebilecekleri hem kutsal zamanın hem de kutsal yerin en yüce birleşimi olmalıdır. Şabat gününde ve Rab’bin evinde ibadet etmek için evlerimizden ayrılmak kesinlikle çok önemlidir. Fakat, sadece bu kutsal yerlerde ve faaliyetlerde kazandığımız ruhsal bakış açısı ve güçle evlerimize döndüğümüzde, ölümlü hayatın temel amaçlarına odaklanmayı sürdürebilir ve düşmüş dünyamızda çok yaygın bulunan ayartmaların üstesinden gelebiliriz.
Devam eden Şabat, tapınak ve ev tecrübelerimiz bizi Kutsal Ruh’un gücüyle, Baba ve Oğul’la sürekli ve daha güçlü bir antlaşma bağıyla ve Tanrı’nın sonsuz vaatlerindeki “parlak kusursuz bir umutla” güçlendirmelidir.
Ev ve Kilise Mesih’te birleştikçe, her yönden sıkıştırılmış olabiliriz, ama zihinlerimizde ve yüreklerimizde ezilmiş olmayacağız. İçinde bulunduğumuz koşullar ve karşılaştığımız güçlükler bizi şaşkınlığa uğratabilir ama umutsuzluğa kapılmayacağız. Zulme uğrayabiliriz, ama asla yalnız olmadığımızın da farkında olacağız. Sağlam, kararlı ve doğru olmak ve böyle kalmak için ruhsal güç alabiliriz.
Vaat ve Tanıklık
Hayatlarımızın temelini İsa Mesih’in “kayası” üzerine kurduğumuzda, Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğunu, bizim O’nun çocukları olduğumuzu ve İsa Mesih’in Kurtarıcımız olduğunu bilmemizi ve hatırlamamızı sağlayan bireysel ve ruhsal bir ruh sakinliğine kavuşmak için Kutsal Ruh tarafından bereketlenebileceğimizi ve zor şeyleri yapmak ve üstesinden gelmek için kutsanabileceğimizi vaat ediyorum.
Tanrı’nın Cennetteki Babamız olduğuna, bizlerin O’nun çocukları olduğumuza ve İsa Mesih’in bizim Fidye ile Kurtarıcımız ve kurtuluşumuzun “kayası” olduğuna sevinçle tanıklık ederim. Rab İsa Mesih’in kutsal adıyla böyle tanıklık ediyorum, amin.