Genel Konferans
“Ben’im”
Ekim 2024 genel konferansı


15:23

“Ben’im”

Mesih’in ilahi sevgisi, ilahi iradeye tam bir sadakat göstererek devam etmiştir ve devam etmektedir.

Bugün Şabat günü ve biz Mesih’ten ve O’nun çarmıha gerilişinden söz etmek için toplandık. Kurtarıcım’ın yaşadığını biliyorum.

İsa’nın ölümlü hayatının son haftasındaki şu sahneyi düşünün. Aralarında sopalarla silahlanmış ve kılıç kuşanmış Romalı askerlerin de bulunduğu bir kalabalık toplanmıştı. Ellerinde meşaleler bulunan baş rahiplerin önderliğindeki bu ciddi topluluk bir şehri fethetmeye gitmiyordu. Bu gece sadece tek bir adam arıyorlardı, ki O bütün hayatı boyunca silah taşıdığı, askeri eğitim aldığı veya fiziksel çatışmaya girdiği görülmemiş bir adamdı.

Askerler yaklaşırken İsa, öğrencilerini korumak için öne çıktı ve “Kimi arıyorsunuz?” diye sordu. “Nasıralı İsa’yı” diye karşılık verdiler. İsa onlara “Ben’im” dedi … İsa, “Ben’im deyince” geri çekilip yere düştüler.”

Bana göre bu, tüm kutsal yazılardaki en heyecan verici satırlardan biridir. Diğer şeylerin yanı sıra, Eski Antlaşma’nın büyük Yehovası ve Yeni Antlaşma’nın İyi Çobanı olan ve hiçbir silah taşımayan Tanrı’nın Oğlu’nun sadece huzurunda bulunmanın, bu Sağanağa Karşı Sığınak’ın, bu Barış Prensi’nin tek sesini duymanın, düşmanların tökezleyerek geri çekilmelerine, onların darmadağın olmalarına ve tüm grubun o gece mutfak görevi verilmiş olmasını dilemesi için yeterli olduğunu bana açıkça gösteriyor.

Bundan sadece birkaç gün önce İsa,bu şehre zafer kazanmışcasına giriş yaptığında kutsal yazılar insanların “Bu kimdir?” diye sorduğunu, “bütün kentin çalkalandığını” yazar. O şaşkın askerlerin şimdi sordukları sorunun “Bu kimdir?” olduğunu hayal edebiliyorum!

Bu sorunun cevabı O’nun görünüşünde olamazdı, çünkü Yeşaya yedi yüzyıl kadar önce şöyle peygamberlik etmişti: “Bakılacak biçimden, güzellikten yoksundu. Gönlümüzü çeken bir görünüşü de yoktu.” Bu cevap kesinlikle O’nun gösterişli gardırobunda veya O’nun sahip olmadığı büyük kişisel servetinde değildi. Bu, yerel sinagoglarda herhangi bir profesyonel eğitimden kaynaklanamazdı, çünkü O’nun herhangi bir sinagogda eğitim aldığına dair elimizde hiçbir kanıt yok, ancak gençliğinde bile mükemmel bir şekilde hazırlanmış din bilginlerini ve yasa uzmanlarını şaşırtarak, öğretilerini “yetkili biri gibi” öğreterek onları hayrete düşürebiliyordu.

Tapınaktaki öğretisinden, Yeruşalim’e zaferle girişine ve bu son, haksız tutuklanmasına kadar, İsa rutin olarak her zaman zafer kazandığı zor, çoğu zaman da hileli durumlara sokuldu; bu zaferler için ilahi DNA dışında hiçbir açıklamamız yok.

Yine de tarih boyunca pek çok kişi O’na dair imajımızı ve O’nun kim olduğuna dair tanıklığını basitleştirmiş, hatta önemsizleştirmiştir. O’nun doğruluğunu sadece tutuculuğa, adaletini sadece öfkeye, merhametini sadece müsamahaya indirgemişlerdir. Rahatsız edici bulduğumuz öğretileri rahatlıkla görmezden gelen bu tür basitleştirilmiş O’nun versiyonlarına karşı dikkatli olmalıyız. Bu “seviyeyi düşürme” O’nun nihai tanımlayıcı erdemi olan sevgisi için bile geçerli olmuştur.

İsa, yeryüzündeki hizmeti sırasında iki büyük emir olduğunu öğretti. Bunlar bu konferansta öğretildi ve sonsuza kadar da öğretilecek: “Tanrın Rab’bi [ve] komşunu kendin gibi seveceksin.” Bu iki önemli ve ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı kuralda Kurtarıcı’yı sadakatle takip edeceksek, O’nun gerçekte söylediklerine sıkı sıkıya bağlı kalmalıyız. Ve O’nun gerçekte söylediği ise şuydu, “Beni seviyorsanız, [emirlerimi] yerine getirirsiniz.” O aynı akşam İsa, “Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi [sevmelisiniz]” dedi.

Bu kutsal yazılarda, gerçek, Mesih’e özgü sevgiyi tanımlayan ve bazen ilahi sevgi olarak da adlandırılan niteleyici ifadeler kesinlikle çok önemlidir.

Bunlar neyi tanımlıyor? İsa nasıl sevdi?

İlk olarak O, “bütün yüreğiyle, gücüyle, aklıyla ve kuvvetiyle” sevdi; bu da O’na derin acıları iyileştirme ve acı gerçekleri bildirme yeteneği verdi. Kısacası O, aynı anda hem lütufta bulunabilen hem de gerçeği ısrarla vurgulayabilen biriydi. Lehi’nin, oğlu Yakup’u kutsarken söylediği gibi: “Fidye ile kurtuluş Kutsal Mesih’in sayesinde ve O’nun aracılığıyla gelir; çünkü O lütuf ve gerçek doludur.” O’nun sevgisi, ihtiyaç duyulduğunda cesaret verici bir kucaklamaya ve yutulması gerektiğinde acı bir kâseye izin verir. Bu yüzden tüm yüreğimizle, gücümüzle, aklımızla ve kuvvetimizle sevmeye çalışalım, çünkü O bizi bu şekilde seviyor.

İsa’nın ilahi sevgisinin ikinci özelliği, Tanrı’nın ağzından çıkan her söze itaat ederek, Kendi isteğini ve davranışlarını her zaman Cennetteki Babası’nınkiyle uyumlu hale getirmesidir.

Dirilişinin ardından Batı Yarımküre’ye geldiğinde, Mesih Nefililer’e şöyle dedi: “İşte, ben … İsa Mesih’im. Baba’nın bana verdiği o acı kâseden içtim, … bunu yaparken başlangıçtan beri Baba’nın her isteğine katlandım.”

Kendisini tanıtmak için kullanabileceği sayısız yol varken, İsa bunu Baba’nın isteğine itaat ettiğini açıklayarak yapmıştır ki, çok kısa bir süre önce, en çok ihtiyaç duyduğu anda, Tanrı’nın bu Biricik Doğmuş Oğlu’nun, Babası tarafından tamamen terk edildiğini hissetmiş olmasına bakmaksızın bunu yapmıştır. Mesih’in ilahi sevgisi İlahi isteğe tam bağlılıkta açıkça görülmektedir sadece kolay ve rahat günlerde değil, özellikle en karanlık ve en zor günlerde de sürmüştür ve sürmeye devam etmektedir.

Kutsal yazılar İsa’nın “acıların adamı” olduğunu söyler. O, üzüntü, yorgunluk, hayal kırıklığı ve dayanılmaz bir yalnızlık yaşadı. Bu zamanlarda ve her zaman İsa’nın sevgisi asla son bulmaz ve Babası’nın sevgisi de son bulmaz. Böylesine olgun bir sevgiyle -örnek olan, güç veren ve verici türden bir sevgiyle- bizimki de son bulmayacaktır.

Bu nedenle, bazen ne kadar çok çabalasanız da her şeyin daha zor hale geldiğini düşünüyorsanız; tam da yetersizlikleriniz ve eksiklikleriniz üzerinde çalışmaya uğraşırken, inancınızı sorgulamaya kararlı birini veya bir şeyi bulursanız; adanmış olarak emek verirken, hâlâ korku anlarının sizi kapladığını hissediyorsanız, her dönemde bazı olağanüstü ve en sadık insanlar için de böyle olduğunu unutmayın. Ayrıca evrende yapmaya çalıştığınız iyi olan her şeye karşı çıkmaya kararlı bir güç olduğunu da unutmayın.

Dolayısıyla, bollukta olduğu kadar yoksullukta da, özel övgülerde olduğu kadar kamusal eleştirilerde de, İade Ediliş’in ilahi unsurları ile kaçınılmaz olarak onun bir parçası olacak insani zaaflarda da, Mesih’in gerçek Kilisesi ile yolumuza devam ederiz. Neden? Çünkü Fidye ile Kurtarıcımız için olduğu gibi, bizler de ilk kısa giriş sınavıyla her şeyi bırakmıyoruz, final sınavına kadar kursun tamamı için kayıt yaptırdık. İşin sevindirici yanı, Başöğretmen’in kurs başlamadan önce hepimize açık kitap cevaplarını vermiş olmasıdır. Bunun yanı sıra, yol boyunca düzenli duraklarda bize bu cevapları hatırlatan bir dizi özel öğretmenimiz de vardır. Ancak elbette, dersleri asmaya devam edersek bunların hiçbiri işe yaramaz.

“Kimi arıyorsunuz?” Bütün kalbimizle biz cevap veririz, “Nasıralı İsa’yı.” O, “Ben’im” diye cevap verdiğinde biz diz çöker ve dilimizle O’nun yaşayan Mesih olduğunu, günahlarımızın kefaretini yalnızca O’nun ödediğini, bizi terk ettiğini düşündüğümüz zamanlarda bile bizi taşıdığını açıkça söyleriz. O’nun önünde durduğumuzda ve ellerindeki ve ayaklarındaki yaraları gördüğümüzde, O’nun günahlarımızı taşımasının, kederle tanışmasının ve Babası’nın isteğine tamamen itaat etmesinin ne anlama geldiğini kavramaya başlayacağız ve bunların hepsi bize olan saf sevgisinden kaynaklanmaktadır. Başkalarını inançla, tövbeyle, vaftizle, Kutsal Ruh armağanıyla ve Rab’bin evinde kutsamalarımızı almakla tanıştırmak, bunlar en nihayetinde Tanrımız’a ve komşumuza olan sevgimizi ortaya koyan ve Mesih’in gerçek Kilisesi’ni sevinçle karakterize eden temel “ilkeler ve kutsal törenlerdir”

Kardeşlerim, İsa Mesih’in Son Zaman Azizler Kilisesi’nin Tanrı’nın yücelmemiz için sağladığı bir araç olduğuna tanıklık ederim. Kilise’nin öğrettiği sevindirici haber doğrudur ve onu doğrulayan rahiplik sonradan türetilmemiştir. Tanıklık ederim ki Russell M. Nelson’ın tıpkı, kendisinden önceki selefleri ve kendisinden sonra gelecek olan halefleri gibi Tanrımız’ın bir peygamberidir. Ve bir gün bu peygamberliksel yönlendirme, Kurtuluş Habercimiz’in “doğudan çakıp … her tarafta görülen şimşek gibi” O’nun gökten inişini görecek bir nesle öncülük edecek ve bizler “Nasıralı İsa” diye haykıracağız. Kollarını sonsuza dek açarak ve sevgisini hiç esirgemeden cevap verecektir: “Ben’im.” O’nun kutsal adının, hatta İsa Mesih’in havarisel gücü ve yetkisiyle bunu vaat ediyorum, amin.